Giriş
Muammer Kaddafi,
asker arkadaşlarıyla gerçekleştirdiği bir darbeyle iktidara gelmiştir. 1969’dan
2011’de öldürülerek devrilmesine kadar Libya’da hüküm sürmüş ve Pan-Arabizm ve
Pan-Afrikanizm’e verdiği güçlü destekle tanınan bir figürdür. Önce birleşik bir
Arap dünyasını ve akabinde birleşik bir Afrika’yı savunarak Arap ve Afrika
ulusları arasında iş birliğini ve birliği teşvik etmiştir. Ayrıca, doğrudan
demokrasiyi ve yerel kaynakların yerinden kontrolünü vurgulayan “Üçüncü
Uluslararası Teori” olarak bilinen sosyalizme yakın bir teori biçimini de
desteklemiştir. Batı karşıtı, Kaddafi’nin yönetimi, insan hakları ihlalleri,
siyasi muhalefetin bastırılması, diğer ülkelerin iç işlerine müdahale ve
isyancı gruplara ve otoriter rejimlere destek damgasıyla vurulmuştur. Ancak
Kaddafi'den geriye kalan en büyük hatıra, güçlü bir Afrika’nın sağlam
temellerini atmak için hayatını feda eden bir liderin hatırasıdır.
Kaddafi: Arap Birliği Peşinde
bir Lider
Kaddafi’nin Pan-Arabist
düşüncesi, Cemal Abdülnasır’dan etkilenmiştir. Daha askeri okuldayken Kaddafi, radyoda
Abdülnasır’ın konuşmalarını büyük bir hayranlıkla takip etmiştir. Daha sonra özellikle,
Abdülnasır’ın “amaçsızca bir kahraman arayışında” olarak Arap dünyasına
atfettiği tanımlamaya yanıt olarak, Pan-Arabizm, Pan-Afrikanizm ve Pan-İslamizm
kimliklerinin diyalektiğinin birleştiricisi olarak kendini tasavvur ederek
Abdülnasır’ın tanımladığı Pan-Arabizm’in aranan lideri olarak görmüştür. Pan-Arabizm,
Arap ülkelerinin kendi kimlikleri ve ortak değerleri etrafında birlik olması ve
aynı bakış açısına sahip Pan-İslam kimliğinin, ancak bu kez İslam inancını
paylaşan tüm Devletlerin bir araya gelmesi arzusudur. Düşüncenin zirve noktası,
1958 ile 1961 yılları arasında Mısır, Suriye ve kısaca süreliğine Yemen’i bir
araya getiren “Birleşik Arap Cumhuriyeti’nin” kurulmasıyla ulaşmıştır.
Kaddafi,
hükümdarlığı sırasında, 1958 Irak devrimi ve 1952 Mısır devrimi gibi
hareketleri destekleyerek çeşitli Arap ülkeleri arasındaki bağları
güçlendirmeye çalışmıştır. Emperyalizme ve sömürgeciliğe karşı mücadelenin
savunucusu olan Kaddafi, dünya çapında ulusal kurtuluş hareketlerini destekleyerek
nihai hedefi “Birleşik Arap Cumhuriyeti” kurmak olan Arap devletleri arasında
siyasi ve ekonomik bir birlik oluşturmaya çalışmıştır. Bu birlik, ortak bir
Arap para birimi, ticari ilişkileri geliştirilmesi, yatırım ve ticaretin teşvik
edilmesi ve farklı ortak girişim ve ekonomik politikalarla temellendirilecekti.
Eylül 1970'te
Abdülnasır'ın ölümüyle, Kaddafi kendisini Pan-Arabizm’in ana figürü olarak
kabul ettirmeye çalışmıştır. Nisan 1971’de Mısır’ın yeni lideri Anouar el-Sedat
ve Suriye lideri Hafız Esad ile Bingazi’de buluşarak bir federasyonu kurulmasını
duyurmuştur. Konfederasyonun temel ideolojisi Demokratik sosyalizm olup temel
hedefi Filistin’e destekleyerek İsrail’e karşı orta cephe oluşturmaktır.
Kurulan konfederasyon kapsamında, Mısır ve Libya – ancak Suriye hariç – tamamen
birleşme konusunda anlaştılar. Ancak birleşim sağlanmadan önce farklılıklar
ortaya çıkmıştır. Sedat özellikle kademeli bir yaklaşımı tercih ederken,
Kaddafi hızlı bir şekilde ilerlemek istemiştir. Dolayısıyla birleşme projesi cevapsız
bir mektup olarak kalmıştır.
Pan-Arabizm’den Pan-Afrikanizm’e:
Eleştirilen ancak İşlevsel Bir Geçiş
Kaddafi, yönetimi
boyunca bağımsızlık mücadelesi veren Afrika milliyetçi hareketlerini savunmuştur. Arap meslektaşları tarafından
hayal kırıklığına uğrayan
Kaddafi, 1960’larda yüzünü
Afrika’ya çevirerek
“Afrika meseleleri” politikasının merkezine almıştır. Bu geçiş, bir yandan
emperyalizme karşı savaşma arzusuyla, diğer yandan da yeşil kitapla özetlenen
ve Cemahiriye ile somutlaştırılan fikirlerini yayma arzusuyla canlanmış olup Kaddafi’nin
hayatında önemli bir dönüm noktası olmuştur.
1970’lerden
itibaren Cemahiriye, Afrika’da “ne kapitalist ne de sosyalist” bir hareketin
öncüsü olarak Soğuk Savaş’ın ortasında ademi merkeziyetçi bir etki alanı olarak
iki blok adına hareket etmek istemiştir. Kaddafi ayrıca, Fransızca konuşan Afrika
devletlerinin bağımsızlığının arifesinde uygulanan yeni sömürgecilik modeli
olan “Fransafrika” yi baltalamaya çalışmıştır.
Birçok bölgesel
çok taraflı toplantı, Muammer Kaddafi ve hükümetinin Pan-Afrikanist diplomatik
oyununa sahne olmuştur. Bu bağlamda Kaddafi, Mart 1977’de Kahire’de altmış
Devleti bir araya getiren ve Batı emperyalizmine karşı mücadeleyi güçlendirme
çağrısında bulunan radikal bir pozisyon yaratmak için tüm diplomatik ağırlığını
kullandığı Afro-Arap konferansını düzenlemiştir. Konferansta, İsrail ve ayrımcı
(apartheid) rejimler tarafından yönetilen Güney Afrika ve Güney Rodezya
rejimlerine karşı bir çözümleme kabul edilmiştir. Bu vesileyle, bahsi geçen bu
ülkelere yönelik topyekûn bir boykot uygulanmıştır.
“Afrika Birleşik Devletleri” mi
“Afrika Birliği” mi: İyi Haber ama Kötü Sürpriz
21. yüzyılın başında Afrika’nın gündemi,
büyük ölçüde Thabo Mbeki liderliğindeki Afrika Rönesans programından beslenen NEPAD projesi tarafından canlandırılmış olsa da o dönemden kalan en büyük proje, Muammer Kaddafi tarafından desteklenen Afrika Birliği (AfB) projesi olmuştur.
Kaddafi, Afrika’ya
olan bağlılığını ve özellikle Nkrumah’ın
“Amerika Birleşik
Devletleri”
modelinde Afrika’da kıtasal birlik çağrısında bulunan bir lider olarak konumunun özgünlüğünü ortaya koyarak büyük ölçekli projeler somutlaştırmaya çalışmıştır. Kaddafi’nin söz konusu büyük ölçekli projesi, AfBÖ’nün Afrika Birliği (AfB) adı altında daha dinamik hale getirilmesi olmuştur. Bu dönüşüm, Kaddafi’nin
istediği şekilde tam anlamıyla sağlanmamış olsa da onun inisiyatifinde olduğu rahatlıkla söylenebilmektedir
1969 yılında Kral
İdris’i devirerek iktidara gelen Kaddafi, o zamanın Libya ordusunun genç bir albayıydı. Nasır figüründen ilham alan bu genç lider, iktidara geldiğinde monarşiyi
kaldırmış akabinde ülkede var olan yabancı askeri üsleri kapatarak petrol şirketlerini millileştirmiştir. Kaddafi, “Yeşil Kitap” ve “Görüşlerim” adlı eserlerinde, Arap milliyetçiliği ile Marksizm ve
kapitalizmin çifte
eleştirisini birleştiren melez bir siyasi düşünce geliştirmiştir. İlerleyen yıllarda, Pan-Arabizm’in önderliğini yapmakla yetinmeyen
Kaddafi, Pan-Afrikanizm’i anti-emperyalizm, anti-komünizm ve anti-Siyonizm
çemberine bağlama çabasında bulunmuştur.
1990 yıllarından sonra Kaddafi, Pan-Arabizm düşüncelerini ikinci planda tutarak
Pan-Afrikanizm’i önemsemeye başlamıştır. Pan-Afrikanizm’in Nkrumah, Nyerere ve Sankara gibi önemli
figürleriyle karşılaştırıldığında Kaddafi, daha etkili olduğu söylenebilir. Bu etkililik, Kaddafi’nin ülkesinin
muazzam doğal ve enerji kaynakları üzerinde tam olarak kontrolü sağlayabilmiş olması ve bu nedenle diplomasisini desteklemek
için güçlü bir finansal araca sahip olması gerçeğinden kaynaklanmaktadır. Afrika genelinde dostane rejimleri
destekleyen, ekonomik ve sosyal kalkınma projeleri finanse eden Kaddafi, aynı zamanda silahlı isyanları ve askeri istikrarsızlıkları de destekleyerek ve zaman zaman
ekonomik şantaja da başvurmuştur. Bununla beraber rejiminin orta yıllarında Afrika ülkelerine
yönelik yürüttüğü Araplaştırma politikası ve
1978 ve 1987 yılları arasındaki Çad-Libya savaşı, ilerleyen yıllarda Kaddafi’nin silinmez lekeleri olmuş ve Pan-Afrikanist düşünceleri önünde ciddi bir engel olmuştur.
9 Eylül 1999
tarihinde, Kaddafi’nin iktidara gelişinin otuzuncu yıldönümü vesilesiyle, Sirte şehrinde olağanüstü bir AfBÖ zirvesi düzenlenmiştir. Zirve sırasında, Kaddafi, “Afrika
Birleşik Devletleri” olarak adlandırdığı yeni bir örgütün kurulacağı dile
getirmiştir. Ancak liderlerin çoğu “Afrika Birliği” adını tercih etmesi nedeniyle “Afrika Birleşik devletleri” ismi reddedilmiştir. 1960’lı yıllara dayanan bu proje,
Kaddafi’nin
girişimleri ve yatırdığı fonlar sayesinde inanılmaz bir hızla
2000 yılında Togo’nun başkenti Lome’de düzenlenen zirve toplantısı sırasında gerçeğe dönüşmüştür. Halkın
iradesine karşı
gelinmemesi gerektiğine
inanan Kaddafi, sınırların kaldırılmasından yana olmuştur. 8
ile 10 Temmuz 2002 tarihleri arasında Güney
Afrika’nın Durban şehrinde düzenlenen AfBÖ zirvesi sırasında, AfB resmen kurulmuştur. Avrupa Birliği,
Birleşmiş Milletler ve Amerika Birleşik Devletleri modelinden ilham alarak inşa edilen AfB, mevcut devletlerin güç ve egemenliklerini pekiştirerek Kaddafi’nin “Afrika Birleşik
Devletleri”
projesini terslemiştir.
Yeni örgüt, AfBÖ’nün kurulduğu yıllardan beri onun politikasını De Facto
olarak şekillendiren Monrovia
Grubu’nun muhafazakâr ilkeleri doğrultusunda olmuştur.
Afrika Merkez Bankası ve Ortak Para
Birimi: Kaddafi’yi Ölüme Götüren Proje
Afrika'da tek bir
merkez bankası ve para birimi oluşturma fikrinin kökleri, 1963 yılında Afrika
Birliği Örgütü’nün kuruluşunda belirlenen ilk hedeflere dayanmaktadır. Fikir, 2001
yılında örgütün Afrika Birliği’ne dönüşmesiyle yeniden gündeme gelmiştir. Ancak
bu fikir en çok Kaddafi tarafından desteklenmiştir.
Libya
cumhurbaşkanı, Kwame Nkrumah ve Cheikh Anta Diop’un hayallerini gerçekleştirmeye
çaba göstermiştir. Bu iki büyük düşünürün her biri, Afrika’nın birleşmesinin
aciliyeti üzerine yoğun teoriler formüle etme erdemine sahiptir. Muammer
Kaddafi bu iki düşünürden farklı, bir Afrika Para Birliği kurulmasını teklif
edecek kadar ileri gitmiştir. Kaddafi’nin önerdiği para birimini kontrol edecek
Parasal Birliğin Merkezi Kamerun’un başkenti Yaoundé’de olacağı öngörmüştür.
Bunun inşası ve oluşturulması için Kaddafi, 30 milyar doları gönüllü olarak
takdim etmiştir. Kaddafi ayrıca, 2014’ten itibaren fonksiyonel olacak Afrika
para biriminin regülasyonunu ve yönetimini sağlayacak Afrika Merkez Bankası’nın
Nijerya’nın Abuja kentinde kurulmasını önermiştir.
Yorum Yap